Kılıçdaroğlu: “‘Siyasete girdiğimde sadece yüzüğüm vardı, şimdi gökdelenlerim var’… Olamaz. Kul Hakkı Yemek Büyük Günah”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Efendim siyasete girdiğimde sadece yüzüğüm vardı, şimdi gökdelenlerim var… Olamaz. Köle hakkını yemek en büyük günahtır. Yüce Allah ne diyor, ‘Hepsiyle gelin’ türlü günahlarını bağışlarım ama kul hakkı ile önüme çıkma” dedi.
CHP’ye yeni katılan üyeler için bugün İstanbul’da Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun huzurunda tören düzenlendi. Kılıçdaroğlu, CHP’li yeni üyelerin rozetlerini taktı. Kılıçdaroğlu, partiye yeni katılanların konuşmalarının ardından kürsüye çıktı.
“BİRLİKTE YAŞAMAK, BARIŞ İÇİNDE YAŞAMAK, KUCAKLAMAK VARKEN NEDEN MÜCADELE ETMELİYİZ”
Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
“Daha önce İstanbul’da düzenlediğim bir mitinge ‘bize katılın’ daveti yapmıştım. Öyle bir noktadayız ki her evde huzursuzluk var. Yarın ne olacak diye düşünenler hayatımızın her alanında var. Türkiye bunu hak etmiyor, bu çıkmazdan çıkması lazım.Birlikte yaşamamız lazım.Kavgasız yaşamamız lazım.Farklı fikirleri saygıyla karşılamamız lazım.Tartışmaya ne gerek var.Görüyorsun ne kadar faydasız. evde tartıştığınız zamandır Türkiye’de neden tartışalım Neden gerginlik çıkaralım Yaşanacak, barış içinde yaşanacak, kucaklaşılacak bir yer varken neden tartışalım? birlikte birlikte.
“PEYGAMBERE VERİLMEYEN BU HAKKI NEDEN KULLANILSIN?”
Kimsenin kimliğini sorgulamayalım. Herkesin kimliği kendi gururudur. Hiçbirimizin ebeveynlerimizi seçme hakkımız yok. O zaman neden kimliği siyaset meselesi yapıyoruz? Hiç kimse kimliğinden dolayı ötekileştirilmemeli veya dışlanmamalıdır. Bizim inancımız var, herkesin inancı var. Herkesin inancına saygı duymalıyız. Allah ile kul arasındaki ilişkiye girmeye hakkım var mı? Bir oburun inancını sorgulamaya hakkım var mı? Obur, Yüce Yaratıcı’ya verilen bu hakkı, Yüce Yaratıcı’nın sahip olduğu bu hakkı, peygambere verilmeyen bu hakkı neden kullansın? Siz müminsiniz, kafirsiniz diye insanları bölüp bölsün. Bizim de buradan gitmemiz gerekiyor. Herkesin yaşam tarzına saygı duymalıyız.
“CHP OLMAK KOLAY DEĞİL”
CHP’li olmak kolay değil. CHP’li olmak için adalet arzunuzdan asla vazgeçmeyeceksiniz. Sadece yakınlarınız için değil, yeri geldiğinde haksızlığa uğrayan sizi sevmeyenler için de adalet isteyeceksiniz. Çünkü zulme sessiz kalan dilsiz şeytandır. Tüm haksızlıklara karşı duracağız.
Belki Emine Şenyaşar hayatında hiç CHP’ye oy vermemiştir. Ama uğradığı haksızlığa isyan etmemeli, bunun yanlış olduğunu söylemeliyim. İnsanı insan olarak değerlendirmemiz gerekiyor. Haksızlık karşısında hiçbirimiz susmamalıyız. Bu yüzden CHP’li olmak kolay değil. Haksızlığa uğradığımda isyan ederim, ama arkadaşım haksızlığa uğradığında konuşmayacağım. Hayır, adalet karşısında çifte standart olmaz. Adalet hepimizi ilgilendiren bir kavramdır.
“HER ŞEYİ BİLİYORUM, BENİ KİMSE ELEŞTİRMEYECEĞİNDEN BİR POLİTİKA BU NOKTAYA GELİYORSA, SİZ DE ARTIK SİYASETTEN UMUT TUTMALISINIZ”
CHP’li olmanın ağırlığı var. CHP’li olmak, üzerinizdeki yükü almak demektir. Yani CHP’li olmak hakkı yememek demektir. Köle hakkını yemek en büyük günahsa, kul hakkını yememektir. CHP’li olmak vatandaş ayrımı yapmamak demektir. Bir ayrım yaparsanız, insanları ötekileştirirseniz, bu bizden, yani onlardan diye farklı standartlar koyarsanız, başkalarını kucaklar, ötekileştirirseniz bu da olmaz. Bu da olmuyor. Herkesi kucaklamalısın. Seninle bire bir düşünmeyenleri, sana karşı olanların bile niyetlerini saygıyla dinlemek gerekir. Belediye başkanından arkadaşlarıma, arkadaşlarıma, arkadaşlarıma, il ve ilçe başkanlarına hep anlatırım. Nereye giderseniz gidin birileri sizi eleştirirse, iyi dinleyin derim. Nereden? En azından seni eleştirebileceği bir konumda görüyor ve sen de onu rahatlıkla dinleyebiliyorsun. Onu dinleyeceksin, ağzına laf sokmayacaksın. Sabırla dinleyecek ve ardından kendi fikirlerinizi ileteceksiniz. Çünkü akıl akıldan üstündür. Ben her şeyi biliyorum, kimse beni eleştirmiyor diye bir siyasetçi bu noktaya gelirse, o siyasetçiden ümidinizi kesmelisiniz. Öyle bir şey yok. Akıl akıldan üstündür, benim göremediğimi başkası görebilir.
“TEK ADAM REJİMİNE KARŞIYIZ”
Yıllar önce Cumhuriyet gazetesinde küçük bir haber okumuştum. Hiç unutmam, o zamanlar İstanbul’da devlet memuruydum. Hollandalı bir ressam çok güzel kuş fotoğrafları çekmiş. Stand salonuna çok sayıda insan geldi ve sergiyi ziyaret ediyor. Yaşlı bir adamın tablonun önünden hiç ayrılmadığını gördüler. Bir kişi vatandaşa gidiyor, ‘Tabloyu beğendiniz mi?’ ‘Evet, çok beğendim’ diyor. ‘Alacak mısın?’. ‘Bunu alacak param yok’ diyor. ‘Ama tablonun önünden hiç ayrılmadın’. Bu tabloda bir hata var diyor. “Sen ressam mısın?” ‘Ben bir ressam değilim’. ‘Sorun nedir?’. ‘Bu kadar büyük bir kuş bu kadar ince bir dala konamaz, bu dal kırılır’. Görünüşe göre köylü haklı. Dolayısıyla ben her şeyi bilirim mantığıyla yola çıkarsanız ülkeyi yönetemezsiniz. Bu yüzden tek adam rejimine karşıyız. Her şeyi bildiğimden değil, akıl akıldan üstündür.
“‘HER ŞEYİ BİLİRİM’ DİYENE, ‘KAZMA KÜREĞİ AL, şu temeli kaz’ DİYORLAR”
“Ben her şeyi bilirim” mantığıyla yola çıkanlar, bir ülkeyi, devleti yönetemezler. Politikacı olmak için ilkokul diplomanız olacak. İster bakan olun, ilkokul diplomanız olacak ve savcılıktan uygun bir durum belgesi alacaksınız. Siyasetçi olursun, bakan olursun ama üniversite mezunu olacaksın devletin en alt kademesinde şef olacaksın, KPSS sınavına gireceksin, sınavı geçtikten sonra memur adayı olacaksın. , bir süre sonra asaletiniz onaylanacak, tekrar sınava gireceksiniz, şeflik sınavına girip ardından şef olabilirsiniz. Devlet liyakat üzerine kuruludur. Hiçbir arkadaşımın liyakat kavramını unutmasını istemiyorum. Liyakat üzerine kurulu devletlerde kriz olmaz. Çünkü işi ehline teslim ediyorsunuz. Her şeyi ben bilirim mantığıyla siyasete girenler büyük bir yanılgı içindedirler. Siyaset farklı bir alandır. Siyasete girenler, partimize mensup olanlar bu ideolojiden uzaklaşmasın. Batıda ya da medeni toplumlarda ‘Ben her şeyi bilirim’ diyenler, ‘Al şu küreği, git şu temeli kaz’ diyorlar. Çünkü hiçbir şey bilmiyorsun. İşin özü bu.
Ben lokantacının yaptığını yapamam çünkü ben böyle güzel yemekler yapamam. Ama ben bir finansçıyım, oturur finans ne ise onu yaparım, çalışır ve onunla uğraşırım. Bir avukatın yaptığını yapamam çünkü hukuk fakültesi mezunu olması gerekiyor. Bir laboratuvar çalışanının ne yaptığını biliyorum ama onun görevini üstlenemiyorum. Bu nedenle mesleklerin ve yetiştirilme tarzının bu türden olduğunu, yani liyakate dayalı olduğunu hepimiz bilmeliyiz.
“POLİTİK SORUNLAR”
Kimliklere, inançlara ve yaşam biçimlerine saygı duymalıyız. Özellikle yeni katılan arkadaşlara şunu söylemek isterim. Herkesin kimliği kendi gururudur. Kimlikler üzerinden siyaset yapılmaz. Herkesin imanı, Allah ile kul arasındaki imandır. Başka kimsenin oraya müdahale etme hakkı yoktur. Böyle bir yetki peygamberlere dahi verilmemiştir. Allah ile kul arasındaki bağ, insan ile Yaradan arasındaki ilişkidir. Kimin daha inançlı, kimin daha inançsız olduğunu yalnızca kutsal Yaratıcı bilir. Bu nedenle herkesin inancına saygı göstermek zorundayız. O inanca saygı duyduğunuzda siyasetin konusu inanç değildir. Orada inanç bir siyaset meselesi değildir ve kimlik bir siyaset meselesi değildir. Neden, ailemi seçme hakkım var mı? Eğer bende yoksa, kimlik siyaset meselesi değildir. Yaşam tarzı, herkesin yaşam tarzına saygı duymalıyız. Siyasetin konusu nedir? Tencere kaynıyor mu evde değil mi? Oğlum, kızım üniversiteyi bitirdi, iş buluyor mu, bulamıyor mu? Çocuğum iyi bir okula gidiyor mu, gitmiyor mu? Oğlum küçük, anaokuluna göndereceğim, durumu nedir? Okula giden çocuğuma sanki bir beslenme çantası vermeli miyim, yoksa çocuk okulda yemek için gerçekten arkadaşlarıyla birlikte kendini mi besleyecek? Yolumuz, köprümüz var mı? Gereksinimlerimizin birçoğu karşılandı mı? Sonuçta bunların hepsi bir siyaset meselesi. Politika bununla ilgili.
Geçmişten ders almamız gerekiyor. Geçmişten ders almayan toplumlar büyüyemez ve birebir hatalara düşmez. Bire bir yapılan hatalardan kurtulmak gerekiyor. Bunu özellikle CHP’nin ideolojisini yeni arkadaşlarıma anlatmak için söylüyorum. Herkese ama herkese saygı duymalıyız. Bizimle aynı dünya görüşünü paylaşsa da paylaşmasa da inancına ve kimliğine saygı duymalıyız. Ayrılık sebebimiz bunlar olmamalı, aksine kucaklaşmalıyız. Birlikte olmalıyız. Kederde de neşede de hep birlikte olmalıyız. Biz bir olursak Türkiye güçlü olur. Bizi bölmek isteyebilirler. Burada kaçınmalısın. Bu başka bir şey, bu tuzağa düşersek Türkiye asla sırtını doğrultamaz. Bu yüzden yan yana olmak, yan yana olmak, acıda, sevinçte kucaklaşmak… Aslında bu bizim özelliğimiz. Komşumuzun cenazesi varken televizyonu açmıyoruz değil mi? Gidiyoruz, acıyı paylaşıyoruz. taziyeye gidiyoruz. Bunu Türkiye’de de birlikte yapmalıyız. O zaman başkasının inancını sorgulamaya hakkımız yok.
“ADALET ASİL BİR KAVRAMDIR”
Adalet, adalet için ayağa kalkmalıyız, sadece benim için ve senin için değil, şanlı Yaradan’ın yarattığı her şey için. Adalet asil bir kavramdır. Bu nedenle adaleti her yerde savunmak temel misyonlarımızdan biridir. Adalet kutup yıldızıyla ilgilidir, o hareketsiz durur ama tüm evren onun etrafında döner. Adalet o kadar asil bir kavram ki, onun içini boşaltmamaya dikkat etmeliyiz. Biri haksızlığa uğradığında, haksızlığa uğrayan kişinin yanında olmalıyız. Şenyaşar ailesine gitmedim, o anneyi sahiplenmedim, o annenin derdini dile getirmedim, 8 savcı ses bile çıkarmadı. Olsun, gideceğim. Bana oy vermeyeceğinden değil. Aslında o annenin dramını anlatmalıyım. Bir haksızlığı, bir haksızlığı dile getirmek zorundayım. Bunu yapmadığınız halde neden siyaset yapıyorsunuz?
“POLİTİKA GİRDİĞİM ZAMAN YÜZÜKTÜR, ŞİMDİ SKRİSKLERİM VAR. YAPAMIYORUM”
Siyasi kurumlar ahlaki temellere dayanmalıdır. Siyasete giren herkes ahlaklı olmalıdır. Siyasete giren hakkını yemesin. Siyasete girdiğim gün mal varlığımı internet siteme koydum. Burası benim malım dedim. Gelsinler görsünler alın teriyle kazanılıyor hepsi. Bir kimse siyasete girdikten sonra zengin olduysa bilin ki malını almıştır. O kişiye prestij vermeyin. Asla prestij. İnançlarını siyasetlerine alet edenlere asla prestij vermeyin. Efendim, ‘ben siyasete girdiğimde sadece yüzüğüm vardı, şimdi gökdelenlerim var’… Olamaz. Köle yemek en büyük günahtır. Yüce Yaratıcı ne diyor, ‘Her türlü günahınla gel, seni bağışlayayım, ama bana kul hakkı ile gelme’. Kul hakkı yenmeyecekse, hakkını yemeyene oy vermeyeceksek, inançlı insanlar isek oturup düşünmeliyiz. Siyaset aynı zamanda vatandaşına hesap vermek demektir. Politikacı hesap verebilir bir konumdadır. Politikacı sorumlu değilse, bilin ki o başka bir şey yapıyor. Siyasetçi neden hesap vermesin, görevi nedir? Ben şunu şunu yaparım diyecek, vatandaş oy kullanacak. Siz yapmadıysanız vatandaş sizden hesap isteyecek, siyasetçi de ona hesap verecek. Yeni bir siyasi kültür başlatmalıyız. Yeni bir siyaset anlayışı başlatmalıyız.
“GÖRECEKSİNİZ, BİZ HÜKÜMETTE OLDUĞUM ZAMAN BU TOPRAKLARDA YOKSULLUK OLMAZ, ASLA OLMAZ”
Kadın-erkek eşitliğini gözeten, kadını ikinci sınıf vatandaş gören bir anlayışımız yok. Kadın ve erkek eşittir. Yüce Yaratıcı, elbette bazı farklılıklarımız var ama haklarda eşitiz. Benim ne hakkım varsa onların da aynı hakkı olmalı. Bunu yaptığımızda kadının hakkını kadına teslim ettiğimizde yer gelir, ‘Efendim cennet kadınların ayakları altındadır…’ İşte böyle yüceltiriz. Neden kadınlara ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapıyoruz? Bu nedenle kadın erkek eşitliğini sağlamamız gerekiyor. Kadın haklarını teslim etmeliyiz. Çocukların haklarını teslim etmeliyiz. Bu güzel coğrafyada hiçbir çocuk aç yatmasın. Allah nasip ederse göreceksiniz ki biz iktidara geldiğimizde bu topraklarda asla fakirlik olmayacak. 27.5 yıl devlette çalıştım ve emekli olduğum gün mal varlığımı açıkladım, devletin nasıl olması gerektiğini bilen bir insanım. Devlet bütçesinden sonra en büyük bütçeyi ben yönettim. Bir Allah kulu Kılıçdaroğlu’nun buradan 5 kuruş kazandığını söyleyemez. O zaman devletin mal varlığını yani vergilerini vatandaş için harcayacaksınız. Allah nasip ederse aile ek sigortası getireceğiz, hiçbir anne aç yatmayacak.
“Evladının karnını doyuramayan devlet olur mu?”
Allah aşkına kendi çocuğunu besleyemeyen devlet olur mu? Kendi çocuğunu besleyemeyen bir devlet olur mu? Bu beş kişilik çetelerden tüm parayı alacağım. Köleyi yiyenden o parayı alacağım. Diyorlar ki efendim Amerika’ya, İngiltere’ye, Avrupa’ya götürdük, alamaz. Kemal Bey o parayı alıp buraya getirecek. İsterlerse Fizan’a gitsinler. Köle yemek günahsa, istemem gerekir. Alın teriyle kazandıysa başımda yeri var. Sırf zengin olduğu için birine asla düşman olmadım. Asla zengin olduğu için değil. Keşke hepimiz yeterince zengin olsaydık. Ama bir çocuk açsa 85 milyon da aç. Bir çocuğumuz aç yatsa, 85 milyon çocuğumuz aç yatar. Bu benim ideolojim. Herkesin bir işi ve aşısı olmalı. Sanayimiz de desteklenmeli. Çiftçinin israf ettiği bir düzen var mı? Arpa, buğday, pamuk, mercimek, et, canlı hayvan satın alın. Neden bu verimli toprakları ekemiyoruz? Hepsini düzelteceğiz.”
YENİ ÜYELER DE KONUŞTU
CHP’li Saruhan Baykara, Şırnaklı muhafazakar bir aileye sahip olduğunu anlatarak, “Bundan sonra tek amacımız ve hedefimiz var. Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanı yapmak. geliyor.”
Yeni üye Ümran Hocaoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi yönetiminin CHP’ye geçmesinin ardından İstanbul’un değiştiğini belirterek, “Kadınları her yerde görebiliyorum. CHP vizyonu sayesinde bu uyanışı ve hareketliliği hissedebiliyorum. Uzun süredir kayıp olan pek çok kadın bugünlere geldi. Varlığı buldum İstanbul’u görüyorum Şimdi Türkiye’nin ve kadının değişimi için bir İstanbul gönüllüsü olarak değişen vizyona katkı sunmak zorundayım.İşte bu yüzden buradayım.Hepimizde bu güç var ve kendimizi her gün yenilemek zorundayız. Önce kendimizi buna inandırmalıyız, sonra toplumdaki pasif kadını harekete geçirmeliyiz. Benim inandığım tek parti bu vizyonu gösteren, önünü açan CHP’dir” dedi.
“BU ÜLKENİN GELECEĞİNE HİZMET ETMEK BÜYÜK BİR DEĞER”
CHP’li Maksut Konyar, 30 yıldır İstanbul’da ikamet ettiğini ve 2002’de AKP’nin “yolsuzlukla, yoksullukla, yasaklarla, 3 Y yasaklarıyla mücadele” sloganının temel alındığını söyledi. Konyar, “Tabi o dönemde halk iktidarı destekledi. Kabul etmek lazım. Ülkenin geldiği bu durumdan maalesef hepimiz muzdaribiz. Sayın Cumhurbaşkanı’nın demokratik kültürünü saygıyla kucaklıyorum. Benim gibiler yapar” dedi. Toplumdaki bölünmelere de dikkat çeken Konyar, Kılıçdaroğlu’na ‘Sayın Başkan’ sözleriyle teşekkür etti. Sayın Başkan, farklı görüş ve fikirlerle o sofrayı kuruyor ve bugüne kadar inatla bu ülkenin geleceğine hizmet için çaba sarf ediyor” dedi.
Adalet ve özgürlük istediğini ifade eden Konyar, “Umarım bu ülkenin hazinesinden beslenen hormonlu şirketler oluşmaz.”
“BÜYÜK GEMİ TEK KAPTANLA GEÇMEZ”
CHP Milletvekili Şenol Çınar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Sayın Kemal” sözünü hatırlatarak, şunları söyledi:
“Kemal Bey dedim ama eskiden siyasetçilere çok güzel lakaplar takılırdı. Eskiden bunları televizyon programlarında fıkralarla anlatırlardı. Maalesef şu anda öyle bir ortam yok. Onun üzerinden roller değişti. , başkalarına gülüyoruz.Bu nedenle bu lakap aslında Türkiye’nin kurucusu Mustafa’dır.Kemal Atatürk’e bir söz söyleyerek tepkiler aldığımızda sanki Kemal’e bu lakabı takıp onunla özdeşleştirmişiz gibi oldu.Bu kişisel niyetimdir.
Bu büyük gemi tek bir kaptanla gitmez. Bir kaptan ve kaptan yardımcılarıyla birlikte, onların uzlaşması ve istişaresi ile hatasız, düzgün ve fırtınalı temiz sulara gideceğimize inanıyorum. Sonra gerçek deniz fenerini göreceğiz.”
Yerel seçimler öncesi CHP’nin Küçükçekmece belediye başkan adayı Şefik Ok, Kılıçdaroğlu’nun İstanbul için düzenlediği Adalet Yürüyüşü’nü hatırlatarak, “Bu yürüyüş adaletini kaybeden herkese umut oldu. Genel Önderimiz, bu sonuçlar adaleti getirmedi, “Adalet arayanların adaleti yıkanlara yansımasıdır. Adalet isteniyorsa adalet isteyen herkes bu yürüyüşe sahip çıksın’ dedi. CHP’ye yeni katılanların Kılıçdaroğlu’na inandıklarını ve güvendiklerini aktaran Ok, bu amaçla CHP’ye üye olduklarını söyledi. Ok, şöyle devam etti:
“TÜRKİYE’Yİ BİZİM İÇİN YENİDEN KURACAK KİŞİ OLARAK BAŞKAN ADAYIMIZ KEMAL KILIÇDAROĞLU’DUR”
“Muhafazakâr kesimler ve Kürtlerin başına gelen hukuksuzluklar için güçlü bir adalet anlayışının kullanılması, hayatında bir kez olsun meraktan bile CHP’ye yönelmemiş olanların dikkatini çekmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız, bunu başarmıştır. “Adalet yürüyüşünden sonra toplumsal barış adına en önemli birleştirici adım helal adımıdır. Halkın inanç ve değerlerine sahip çıkma ve saygı duyma adımıdır. Yine Sayın Cumhurbaşkanımız, “Kürt sorununu bir Türk sorunu olarak görüyoruz, Kürt sorunu güvenlik politikalarıyla değil, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde eşit yurttaşlık temelinde çözülür.” Tüm partilerin katılımıyla sistem” sözü, ülkesini seven duyarlı vatandaşlar tarafından olumlu karşılandı. Cumhurbaşkanlığı seçimine genel olarak muhafazakar seçmenin de ilgisinin olduğunu görüyoruz. Bu ilgiyi tabana çevirip dönüştürmeyeceği, CHP’nin ne derece bu yükü taşımak önemlidir.li.Önümüzdeki dönemde Türkiye’yi yeniden inşa edecek kişiyi biz seçeceğiz.Sayın Genel Liderim, siz kucaklayıcı, anlayışlı, sağduyuya inanan birisiniz, farklılıkları uyum içinde yönetebileceğinizi gösterdiğiniz için. , adaleti ve demokrasiyi korumak için çaba sarf ettiği için, Cumhur İttifakı’na karşı Millet İttifakı’nı kurup ona önderlik ettiği için, vedalaşma konusunda samimi olduğu için, Mart’ta Türkiye’ye Jus için teşekkür ettiği için. tik. Cumhurbaşkanlığı adayımız Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’yi bizim için yeniden inşa edecek kişidir, çünkü mutlak ihtiyaç haktır, hukuktur, adalettir dediniz, çünkü Kürt seçmenle daha güçlü bir ilişkiniz olabilir, çünkü büyükşehir belediye başkanlığını kazandınız. şehirler
haber-aliaga.com.tr